Tuesday, September 18, 2007

Adalar’da ‘Hatırla Sevgili’ primi




Dizilerle yeniden hayat bulan, ünlerine ün katan tarihi köşkler, ev fiyatlarının katlanarak artmasına neden oldu. İşte geçen sezonun en çok izlenen dizilerinden ‘Hatırla Sevgili’deki köşklerin hikâyesi...


Her şey geçen ay Hürriyet gazetesinin emlak sitesinde gördüğümüz bir ilanla başladı. Kısa bir süre sonra kulağımıza gelen söylentiler daha da dikkat çekici idi. ‘Hatırla Sevgili’ dizisinin çekildiği Con Paşa Köşkü tam 7 milyon dolar’a satılmıştı! Önce izlememiş olanlara kısa bir not: bütün bir sezon boyunca ilgiyle izlenen ‘Hatırla Sevgili’, iki komşu ailenin ve imkânsız bir aşkın hikâyesini 1950’li yılların heyecanlı siyasi fonunda anlatıyor.
Hayranları hâlâ kapısında


Dizideki asırlık köşkleri görmek ve bilgi almak için Büyükada’ya gittik. İlk hedefimiz dizide ‘esas oğlan’ Ahmet’in evi olarak kullanılan Nizam Paşa Caddesi’ndeki Con Paşa Köşkü. Evin önündeki manzara çok renkliydi. Dizi seti buradan taşınmış olsa da ateşli izleyiciler kapının önünde sıraya girmiş, poz veriyor, fotoğraf çektiriyorlardı. Gencecik kızlar, yaşını başını almış teyzeler...Köşkün yan cephesi, soldan aşağı doğru inen Hamlacı Sokağı’ndan görünüyor. Kapıyı çaldık, cevap veren olmadı. Balkondaki eski mal sahibi Umur Borovalı olduğunu sonradan öğrendiğimiz beye seslendik. Görüşmek istemediğini, evi gezemeyeceğimizi söyledi. Ada’nın merkezinde birkaç emlak ofisine köşkün tarihini ve yeni ev sahiplerini sorduk. Sadece evin satıldığını bildiklerini söylediler. Hem bu tarihi köşkler hakkında detaylı bilgi almak hem hikâyelerini öğrenebilmek için Sultanahmet’teki Soğukçeşme Sokağı’nda bulunan İstanbul Kitaplığı’nın yolunu tuttuk. Pars Tuğlacı’nın ‘Tarih Boyunca Adalar’ kitabında Con Paşa Köşkü, komşusu Yalman Yalısı ve dizideki ‘esas kız’ Yasemin’in evinin iç mekânı olarak kullanılan Meziki Köşkü ile ilgili bilgilere ulaştık. Dizinin ana mekânlarından olan Con Paşa Köşkü 1880’de inşa edilmiş. Ön cephesini boydan boya kaplayan balkonları ve çatısındaki kuleleriyle eşine çok az rastlanacak yapının mimarı Arhilevs Poliçis...
15 odası, iki banyosu var Yaklaşık iki bin metrekarelik bir alan üzerine kurulu olan köşkte 15 oda, bir mutfak, iki banyo, üç tuvalet, bir ofis ve ağaçlarla dolu geniş bir bahçe bulunuyor. Kitapta ayrıca köşkün bahçesinde bir tür katlı çeşme olarak tanımlayabileceğimiz bir selsebil bulunduğu yazıyor. Köşke Birinci Dünya Savaşı sırasında Hazine (Milli Emlak) tarafından el konulmuş. Birkaç kez el değiştirmiş. 1938’de ise Borovalı ailesine geçmiş. Uzun yıllar sonra geçen Temmuz ayında 7 küsur milyon dolar’a yeni sahibinin olmuş. Ancak mal sahibinin kimliği konusunda hâlâ bazı soru işaretleri var. Kulağımıza gelen söylentilerde Arkas Holding adı geçiyordu ama holding bu konuda bizimle görüşmek istemedi.Gelelim dizilerin emlak piyasasına etkisine. İstanbul’un dört bir yanında dizi çekimleri var. Tarihi dokusu ve sakinliği nedeniyle Adalar’a yoğun bir ilgi olduğu da kesin. Bu yoğun ilginin emlak piyasasını nasıl etkilediğini öğrenmek için konunun uzmanı, TURYAP yönetim kurulu üyesi Başak Soner’le görüştük. Soner, ''Adalar’daki tarihi özelliği olan büyük köşkler 2-3 milyon YTL’den, daireler 150-200 bin dolar’dan el değiştiriyor. Con Paşa Köşkü’nün geçen aylarda 7 milyon 250 bin dolar’a satıldığını öğrendik. Bu, Büyükada için çok çok iyi bir rakam. Onun yakınında yer alan, Troçki’nin bir dönem yaşadığı köşk ise 1 milyon 750 bin dolar’a alıcı buldu. Adalar şu an imara kapalı. Yeni inşaat yapılmıyor. Sadece şahsa ait arazi üzerine, şahıs malı bina yapılabiliyor. Bugün deprem profesörlerinin hemen hemen hepsi Adalar’dan ev almış durumdalar. Bu maalesef basına intikal etmiyor'' dedi.
Semtlerin reklamı oluyorFunda&Zafer Emlak’tan Zafer Erkan ise ''Son dönemlerde konut fiyatlarında ciddi bir artış var. Dizi çekimlerinin de buna elbette bir etkisi oluyor. Sonuçta evlerin, semtlerin reklamını yapıyor bu diziler. Dizi film çekimleri için de çok talep oluyor ama mal sahipleri evleri zarar görecek korkusu ile buna çok sıcak bakmıyor'' diye ekliyor.Yasemin’in gerçek evi Dizide Yasemin ile Ahmet karşılıklı evlerde oturuyor gibi görünüyordu. Gerçekte ise durum biraz daha farklı. Dizide Con Paşa Köşkü’nün tam karşısındaki Yalman Yalısı’nın sadece dış cephe görüntüleri kullanılıyordu. Maden mahallesindeki Malul Gazi Caddesi’nde bulunan Meziki Köşkü’nde ise Yasemin’in evinin iç görüntüleri çekilmiş. Ada merkezinden kısa bir yürüyüşle ya da beş dakikalık bir fayton yolculuğu ile ulaşılabilen köşk 1870 yılında inşa edilmiş. Yeni sezonda ‘Dudaktan Kalbe’ dizisini ağırlayacak.

Popstar Alaturka’da kostümler konuşuyor

Popstar Alaturka, yeni versiyonu ile önceki akşam Star TV’de başladı. Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde canlı olarak yayımlanan Popstar Alaturka’yı, geçen dönemlerde olduğu gibi Osmantan Erkır sunarken Erkır’a yardımcı sunucu olarak da Ayşe Egesoy eşlik etmeye başladı. Yarışmanın jüri üyeleri yine Ebru Gündeş, Bülent Ersoy, Orhan Gencebay ve Armağan Çağlayan oldu. Programın jüri üyeliğini yapan Ebru Gündeş ve Bülent Ersoy’un dekolteli kıyafetlerinin yanında Orhan Gencebay’ın da beyaz takım elbisesi büyük beğeni topladı. Orhan Gencebay’ın kostümünü baştan aşağıya hayat arkadaşı Sevim Emre tasarladı. Program yayımlanırken ''Orhan Gencebay’ın stil danışmanı Sevim Emre'' altyazısı dikkatlerden kaçmadı. Ebru Gündeş’in iddialı krem rengi kostümünü Nur Yerlitaş dikerken Bülent Ersoy’un kostümünü ise Canan Sarıkaya tasarladı. Bu üç isimin göz alıcı kıyafetleri yarışmacıların performanslarını gölgede bıraktı.

kaynak: http://www.milliyet.com.tr/2007/09/18/cafe/caf02.html

Monday, September 17, 2007

Modacılar, sinemadan ilham alıyor


Dünya modası hemen her şeyden etkilenip kendine ikonlar yaratabiliyor. Peki moda mı sinemadan etkileniyor yoksa sinema mı modadan? Sanırım bu konuda sinema biraz daha fazla rol çalıyor ve başrole oturuyor.



Böyle kafa karıştırıcı bir soru var! Hatta bir sorun var! Beyazperde ve modanın birlikteliğindeki soru... Bu iki görsel şölen, aynı ipte buluşan iki cambazı andırırcasına karşımıza çıkıyor. Belirleyici kim? Sinemanın ellerindeki moda mı yoksa modanın hizmetindeki sinema mı?Modacıların, izledikleri filmlerden her zaman etkilendikleri ve bunları tasarladıkları ya da tasarlayacakları kreasyonlarına yansıttıkları söylenir. Moda tarihine baktığımız zaman bu örnekleri görmek ve çoğaltmak mümkün. Öyle ki New York Times'ın stil rehberinde bu konuyla ilgili küçük çapta bir araştırma bile yapılmış. Ancak araştırma sadece erkek modasıyle ilişkili.


Yapılan araştırmaya göre David Bowie'nin oynadığı "The Men Who Fell To The Earth" (Dünyaya düşen adam)filmi, modayla sinmeanın buluştuğu en belirgin örneklerden biri. Dünyaca ünlü modacı Louis Vuitton bu filmden ilham alarak, bir sürü David Bowie tarzında erkek modelle süslenmiş bir defileyle karşımıza çıkmıştı. (Bu etkilenme öylesine yoğundu ki podyumda boy gösteren birçok mankenin de saçları, çılgın şarkıcı David Bowie'ninki gibi turuncuydu, taytları da unutmamak gerek! Bowie'nin giydiği daracık pantalonlar, erkek modasına ilginç bir yön vermişti.)Bir de "Mad Max" durumu var. Galliano'nun bir dönem benimsediği fantastik 'kostümleri'ni unutmamak gerek! Fütürist bir yol izlemiş ünlü modacı ve savaşçılardan ilham almış. "Mad Max" filmindeki gösterişli savaşçı giysileri de tasarımcıya konu olmuş. Çelik yelekler bir diğer ayrıntı!Araştırmada sinema etkisi altında kalan isimler arasında Dolce Gabbana, Alexander Mc Queen, Dsquared gibi erkek modasında büyük rol oynayan modacıların da isimleri yer alıyor. "Terminatör" filminden "James Bond"a kadar uzanan bir yelpazede, kendi koleksiyonlarına bu filmlerin fikir verdiğini kabul ediyor, ustalar.


SİNEMA TARİHİNDE MODAYI ETKİLEYEN FİLMLER Sinema dünyası, modaya öyle çok malzeme vermiştir ki kendisine bir sürü ikonlar yaratmada da geri kalmamıştır. Filmlerde yer alan karakterler, duruşları, bakışları, saç modelleri ve giyimleriyle model olarak görülmüş ve örnek alınmışlardır. Moda, bir bakıma sinemanın hizmetkarı olmuş, boyunduruğu altında çalışmıştır."Godfather" filmindeki ince çizgili, kruvaze, jilet gibi takım elbiseler bu filmle sevilmişti. Film, gişe rekorları kırarken, bu tarz kıyafetleri satan mağazalar da kasa rekorları kırdı. Ya da "Matrix" filmi... Başrolünü Keanue Reeves'in oynadığı, felsefeyle yoğrulmuş film, siyah uzun ceketler, yine siyah gözlüklerle, tadından yenmez bir hal aldı kimileri için. Etrafta bir sürü 'Matrix' adamlar çoğaldı, bir anlamda. Aksesuvar deyip geçmeyin! Sinemada Ray -Ban gözlüğün görüntüsü herkesi Ray-Ban'cı yaptı. "Top Gun" filminde Tom Cruise'un taktığı gözlükbunun en büyük kanıtı. Pilot mont modası da esti geçti bir ara. Şimdi ne kadar demode olsa da günün birinde bir filmle yeniden gündeme gelmeyeceğini kim bilebilir ki? 1961 yapımı "Breakfast at Tıffany's" 'de (Tıffany'de Kahvaltı) masum yüzlü Audrey'in (Audrey Hepburn) unutulmaz uzun sigaralığı ve siyah elbisesi, ünlü oyuncuyu bir anda moda ikonu haline getirdi. "Love Story" (Aşk Hikayesi) filmiyle kocaman upuzun örgü atkılar, kalın düz kaşlar, makyajsız bir yüz, genç kızlar arasında o kadar benimsendi ki, filmin etkisi uzun bir süre devam etti.


Jean Luc Godard'ın 1960 yılında çektiği "A bout de Souffle" (Serseri Aşıklar) filminde kısacık saçlarıyla Jean Seberg, hiçbir kadının cesaret edemediği saçlarıyla gönlümüze taht kurdu. Maskülen kadının ortaya çıkışına da zemin hazırlayan Seberg, bu yeniliğin önemli ismi oldu.Örnekler, örnekler, örnekler... Esas oğlanımız sinema, tarihindeki birçok oyuncusuyla moda ikonları yaratmayı başardı. Bizlere ise bunları oturup keyifle izlemek ve modayı daha çok sinemadan takip etmek kaldı.Sinema mı modadan yoksa moda mı sinemadan etkileniyor sorusunun yanıtı başta kafa karıştırıcı gibi görünse de ortaya çıkan son durum şu; Sinema etkilemeye, moda etkilenmeye devam ediyor.




NİLÜFER TÜRKOĞLU

Saturday, September 8, 2007

Karan çifti, aile duygusunu verdi

Siemens Pazarlama Müdürü Bahriye Bayraklı, reklam kampanlarında yer verdikleri Ümit-Zeynep Karan çiftinin hedef kitleleri tarafından beğeniyle karşılandığını söylüyor: "Türkiye'de evlerde çoğunlukla aileler yaşar. 'Gelecek evinizde' sloganıyla kendini ifade eden Siemens, ürünleriyle evlerde aile tiplerine uygun kişisel çözümler sunan bir marka. Dolayısıyla reklamlarımızda gerçek hayattan bir çifti kullanarak bu aile duygusunu hissettirmek istedik. Halka yakın bir çift aracılığıyla, Siemens'in ulaşılması zor bir marka olmadığını da göstermek istedik. Karan çifti, bu mesajı en doğru şekilde iletti. Kampanya hedef kitlemiz tarafından da beğeniyle karşılandı ve satış rakamlarımızı artırdı."
kaynak: http://www.sabah.com.tr/gny/haber,D46841377D3A498888AE272F0A69DEE7.html

Bu iki aşk da markamıza yakıştı


Derimod Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sedef Orman, Tuğçe Kazaz- Kenan Doğulu ve İbrahim-Demet Kutluay ile gerçekleştirdikleri kampanyalardan çok memnun kaldıklarını söylüyor: "O dönem birliktelik yaşayan Tuğçe Kazaz ve Kenan Doğulu'nun aşkı, fotoğrafların güzelliğine yansımıştı. Doğulu bize çok şans getirdi, 2001 krizi ertesi olmasına rağmen ciddi bir çıkış yakaladık. Demet ve İbrahim Kutluay'ı ise 'rüya çift' olarak tanımlayabiliriz. Çok başarılı bir sporcu ile Türkiye güzeli bir mankenin mutlu evlilikleri, markamıza çok yakıştı. Çok iyi geri dönüşler aldık..."

kaynak: http://www.sabah.com.tr/gny/haber,BB1526298BBC4E689A0C7C3292E1541E.html

Açar Ailesi topluma örnek


Sinbo Reklam ve Halkla İlişkiler Müdürü Mine Bursa, markanın Kayahan Açar ve ailesiyle buluştuğu reklam kampanyasının çok başarılı olduğunu söylüyor. Reklamda Açar çiftine kızları Aslı Gönül de eşlik ediyor. Açar ailesinin örnek bir çift olmasından dolayı tercih edildiklerini söyleyen Bursa, reklamın geri dönüşünün çok olumlu olduğuna dikkat çekiyor. Marka, Açar ailesiyle çalışmayı sürdürecek.

kaynak: http://www.sabah.com.tr/gny/haber,DBE7520CCB7D4EC4BC8E83E88E1049B2.html

Aşk müşteriyi 12'den vuruyor!


Louis Vuitton, yeni reklam kampanyasında tenisçi evli çift Andre Agassi ve Steffi Graf'a yer verdi. Reklamda aşkı öne çıkaran marka bu konuda yalnız değil! Ülkemizde de örnekler görülüyor çünkü aşk müşteriyi 12'den vuruyor!..

Sevgi ve aşk dünyanın en güçlü duygularından kabul ediliyor. Bunu çoktan keşfetmiş olan reklam ajansları da, kampanyalarında aşkın ve sevginin kuvvetinden faydalanmayı tercih ediyor. Yerli-yabancı birçok firma, son yıllarda reklam kampanyalarında ünlü çiftlere ve ailelere yer veriyor. Böylece müşteriyi can evinden vuran markalar, hem istedikleri güveni veriyor, hem de satışlarını artırıyor... İşte dünyaca ünlü moda markası Louis Vuitton'un yeni reklam kampanyasında ünlü çift Andre Agassi ve Steffi Graf'a yer vermesi, bu düşünceyi bir kez daha doğrulamış oldu. Marka, reklam kampanyasında seyahat kavramını, fizikselden çok duygusal anlamda yorumluyor ve onu kişisel bir yolculuk olarak sunuyor hedef kitlesine... Kampanyanın ilk aşamasında, dört ünlü sima yer alıyor. Uluslararası devlet adamı Mikhail Gorbachev, karı-koca tenis yıldızı Andre Agassi-Steffi Graf ve sinema dünyasının ikonu Catherine Deneuve. Hepsi de dünyanın en iyi portre fotoğrafçısı olarak kabul edilen Annie Leibovitz'in objektifin karşısına geçmiş...


BURAM BURAM AŞK KOKUYOR

Çevre sorumluluğu bilincini benimsemiş olan Louis Vuitton, kampanyasına katılan bu isimlerle birlikte, Al Gore önderliğinde yürütülen 'The Climate Project' (İklim projesi) kampanyasına da destek veriyor. Ancak bu fotoğraflar arasında en çok Andre Agassi ve Steffi Graf'in yer aldığı reklam konuşuluyor. Çünkü birbirlerine sarılmış şekilde poz veren çiftin bu fotoğrafı buram buram aşk kokuyor. Fotoğrafın altında da "Aşktan daha güzel bir seyahat var mı?" yazıyor. Firma, böylece müşterisini bu reklamla tam 12'den vuruyor! Louis Vuitton'un Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO'su Yves Carcelle, neden bu çifti seçtiklerini şu sözlerle anlatıyor: "Louis Vuitton'da sıradışı insanlarla özdeşleşme geleneği mevcuttur. Marka olarak gerçek anlamda global duruşa sahip simaları seçmemiz bu anlamda oldukça doğaldır. Ünlü simalar olmalarının ötesinde, Andre Agassi ve Steffi Graf, dopdolu ve etki bırakan hayatlar yaşamış insanlar olarak büyük kitleler tarafından kabul görmüş insanlardır." Ülkemizde de birçok marka son yıllarda reklam kampanyalarında ünlü çiftlere yer veriyor; Derimod, Sinbo ve Siemens gibi...

Friday, September 7, 2007

Mango Tanıtımı

İspanyol oyuncu Penelope Cruz, moda dünyasına iddialı girdi. Hollywood yıldızının kardeşi Monica Cruz ile Mango’nun 2007-2008 Sonbahar/Kış Koleksiyonu için hazırladığı “Penelope and Monica Cruz Koleksiyonu”nun Türkiye tanıtımı renkli görüntülere sahne oldu. Önceki akşam Esma Sultan Yalısı’nda yapılan defilede Tülin Şahin, Cansu Dere, Yüksel Ak, Hande Subaşı ve Pınar Tezcan’la İspanyol modeller podyuma çıktı. Koreografisini Öner Evez’in yaptığı defilede, sınırlı sayıda üretilen kıyafetler davetlilerden tam puan aldı. Penelope Cruz’un katılmadığı gecenin ilgi odağı ise kardeş Monica’ydı.

Kaynak: http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=90617,8